Olmayana Değil Olana Bakma Sanatı

69
beautiful-vintage-collage-composition

Bir şey olduğunda hayatın çok güzel olacağını sananlar ve hevesi kırılanlar…

Hayat insan için biraz bu yanılsamadan ibaret değil mi sevgili dostlar?

Bir şey olduğunda çok güzel olacağını zannedip aslında o kadar güzel olmayışıyla yüzleştiğin bir an vardır… Maddi ve manevi bir çok konu için geçerli bu.

Mesela; atanınca hayatın harikulade olacak sanırsın, aile evinde odandan masandan nefret edersin, atanıp bir Anadolu şehrinde tuttuğun 1+1, senin mutfağın, senin banyonu hayal edip durursun… Atanırsın nihayet, evini yerleştirirsin belki güç bela, çok geçmez ama bir kaç ay sonra için burulmaya başlar. Çünkü ilk anın büyüsü geçmiştir artık. Başka bir şehirde olmak, gurbet, yalnızlık, iş hayatının zorlukları, evin sorumlulukları üzerine yük olmaya başlar. Her gün sabahtan kendini hayal ettiğin şeye kavuşmanın ne kadar mühim olduğuna muhteşem olduğuna ikna ederek gidersin işe. Amirine memuruna katlanırsın ve daha bir çok zorluğa…  ve bir gün gelir artık memur olmayı atanmış olmayı kanıksarsın. Her gün şükrettiğin şeyden zaten senin olan bir şeye dönüşür. Yokluğu kesin mutsuz edecek olsa bile varlığı artık mutlu etmez. Elin kolun gibi bir mesele olur o bir zamanlar hayaliyle yoğrulduğun ve öldüğün şey.

Bu senaryo gibi daha bir çok senaryo anlatabilirim size. Mesela, büyülü bir ilişki ve evlilik hayal edersin. Tam hayallerindeki gibi bir adam çıkar karşına. Kafanda idealize ettiğin şeyleri sanki Allah paket yapmış yollamış gibi hissedersin. İçine sinen bir isteme düğün v.s telaşı hakim olur. Kah stresli kah heyecanlı kah kahkahalı bir süreç sonunda kendini altı aylık evli bulursun ve bekarken idealize edip durduğun o ilişkinin aslında ne kadar heyecansız olduğuyla yüzleşirsin bir gün don katlarken. Don katlarken, yeni bir tarif denerken, tarifi tadan eşinin yüzünde bir onaylanma beklerken veya bir “date” planı daha aileler yüzünden iptal edilirken kafandaki ilişki dünyasıyla gerçek hayat arasındaki uçuruma düşüverirsin.

Hayal kurmayacak mıyız peki? 🙂

Tabii ki hayır! Hayalsiz, ümitsiz yaşanmaz ama hayal kurmayla uçup kaçma arasındaki farkı öğrenmek lazım ki hayalin kırıklıklarıyla boğuşma.

Bunu nasıl öğrenir insan? Kendi gerçeğini görerek. Çoğumuz bu hayatı yaşarken kendimize körüz. Her sabah gördüğün için, yürüyebildiğin için, elinin kolunun varlığı için şükretmiyorsun ama biliyor musun, şükretmelisin. Çünkü olmayabilirdi ve hala olmayabilir ve olmayanlardan hiçbir farkın yok.

Hayatında şuan var olan ve fark etmediğin bir çok nimetin listesini çıkart. O yokken nasıldı veya bugün  yok olsa neler olur, bir düşün bakalım. Daha sonra kronik mutsuzluğunun gölgesinden bir çık. Olmayana değil olana bakma sanatını öğrendiğinde hayattaki hedeflerine kavuşmanın, dünyalık meselelerin aslında  o kadar bir önemi olmadığını anlayacaksın.

Bir de ne var biliyor musun? Su akar, yolunu bulur.

Öyle bir bulur ki hem de…  Şaşırıp kalırsın. Kafandaki en berbat senaryolara karşın en orjinal senaryoları sunabilir hayat ve sen bu kibrin ve cahilliğinle öylece bakar kalırsın.

Bu sanatta hepimize başarılar dilerim.